Ahilik Haftası
(Belirli Gün ve Haftalar)
(Belirli Gün ve Haftalar)
Cumhuriyetimizin
kuruluşunun yetmiş sekiz, Osmanlı devletinin kuruluşunun yedi yüz ve
Türklerin Anadolu’yu yurt edinmelerinin bininci yıl dönümünü
kutladığımız bu yıllar bize Türk tarihinin en önemli kurumu olan Ahiliği
hatırlatmaktadır.
Türkiye
Cumhuriyeti 75 yıl önce Osmanlı’dan devir aldığı yönetimi, Osmanlı da
700 yıl önce Anadolu Selçuklu devletinden almıştı. Anadolu Selçuklu
devleti de Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun bir parçası olarak bu
topraklarda yaklaşık bin yıl önce kurulmuştu. Görüldüğü üzere 1000
yıldır Türkler Anadolu toprakları üzerinde yaşamaktadır.
Türklerin
tarihi aslında bin yıl ile sınırlı değildir. Bilinen en eski insanlık
tarihine kadar uzanır. Oğuz Hanlığı, Uygur devleti, Göktürk devleti, Hun
devleti M.Ö. 4000 yıldan beri, devletini ve kültürünü yaşatmaktadır.
Dünyamızda bu süre içerisinde birçok devletler kurulmuş, kültürler
yaşamış, bunlardan birçoğu yıkılmış ve kaybolmuşlardır. Türklerin altı
binyıldır tarih sahnesinde oluşunun önemli bir sebebi kültür değerlerini
korumalarından ileri gelir. Bu kültür değerlerinin özü Ahilik Kültürü
biçimine dönüştüğü XI. yüzyıldan sonra yeni bir anlayışla devam eder.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bu konu üzerinde hassasiyetle durmuş ve Ahilik
Vakfının tertip ettiği bir Şed Kuşanma töreninde Ahilikle ilgili veciz
bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmasında, “…Bin seneye yakın bir zamandır
Anadolu kıtasının sahipleriyiz. Bir büyük medeniyetimizin olduğunu bu
medeniyetin birbirinden güzel, birbirini tesiri altında bırakmış
hazinelerinin bulunduğunu biliyoruz. Öyle olmasa zaten bu kadar uzun
süre bu kıtaya hâkim olunamazdı…” demiştir.
Tarih
boyunca Türkler daima iyiyi güzeli aramışlar ve bulduklarında da
tereddüt etmeden almışlardır. Türklerin İslamiyet’e geçmeden önceki
kültür değerleri bile bugün birçok ülkede görülememektedir. Tarihi
araştırmalarda o dönemde insan haklarına saygı, kadının toplumdaki
saygın yeri, misafirperverlik, bir tehlikeye karşı birlik oluşturmak,
dayanışma, yardımlaşma gibi birçok insani değerlerin bugünkü tabiri ile
evrensel değerlerin mevcut olduğunu görüyoruz.
Türkler
bu değerler ile mücehhez olarak çağın en yüksek medeniyetini
kurmuşlardır. Dünyada pek çok dinler, inançlar ile karşılaşan Türkler
bazılarını denemişler fakat kendilerine en uygun gelen İslam dinini
kabul etmişlerdir. Bu dini seçerken hiçbir zorlama, hiçbir baskı
yapılmamış kendi istekleri ile bu yüce dine geçmişlerdir.
Ahilik tüm bu değerleri kaynaştıran ve hayata geçirilmesini sağlayan bir yeniliktir. Türklerin “Rönesans”ıdır.
Ahilik anlayışı, toplumda yaşayan fertleri birbirine yaklaştırmak ve aralarında dayanışma kurulmasını sağlamaktır.
Bir
toplumda birlik ve dayanışmayı sağlayan en önemli unsur müşterek
değerlerin korunması ile mümkündür. Türklerin Anadolu’da bin yıldan beri
varlığını sürdürmelerindeki sır Ahilik anlayışı içerisinde bu değerlere
saygı göstermeleridir.
Bu
anlayışa göre din, dil, ırk farkı gözetmeksizin herkese eşit muamele
yapılmıştır. Bir toplumda sosyal tabakalaşma olabilir. Kimi zengin, kimi
fakir olabilir; fakat ikisi arasındaki fark fazla olmamalıdır. Ahilik
zenginliğe karşı değildir. Çalışmak ve üretmek, alın teri ile kazanmak
Ahilikte bir ahlak kuralıdır. Bunun için herkesin mutlaka bir mesleği ve
işi olmalıdır. Ahilik, halkın sırtından geçinenlere, bir köşeye çekilip
miskin miskin oturanlara karşıdır.
Ahilikte
iş ve meslek ahlakı, kabul edilmesi mecburi kurallar haline gelmiştir.
Kendinden önce başkalarını düşünmek ve kollamak, hak ettiğinden
fazlasını istememek, kanaat ve tevazu ölçüleri içerisinde “hırs” ve
“tama”dan uzaklaşmak, kendi yeteneğine uygun bir işle meşgul olmak,
sanatını mutlaka bir 3 üstaddan öğrenmek ve birliğin, beraberliğin
korunması için dayanışma içerisinde bulunmak ahiliğin mutlaka uyulması
şart olan ahlak kaideleridir. Bu kaideler, Ahileri tekke ve türbelerde
çöreklenerek, el açıp halkın kutsal duygularını sömürerek onların
sırtından bedava geçinen asalak zümrelerden ayıran farklardır. Ahiler
yeniliğe açık insanlar olup, halka sanat, meslek ve genel bilgiler
öğretmek için var güçleriyle çalışırlar.
Bu bakımdan Ahiliğin eğitimcilere ışık tutacak önemli özellikleri vardır.
Ahilik sisteminde, işyerinde çalışanlar ile çalıştıranlar arasında pek fark olmadığı gibi aralarında baba-oğul ilişkileri vardır. İşyeri aynı zamanda sanatın ve ahlakın öğretildiği bir okuldur. Burada üretilen mal, belli bir ihtiyacı karşılayacak şekilde kusursuz ve tam olarak üretilir. Emeğin karşılığı çalışanının alın teri kurumadan ödenir. İşyerlerinde çalışan ve çalıştıranlar dayanışma içerisindedir. Bu uygulama emek ve sermaye’nin barışık olduğu bir model oluşturur.
Ahilik sisteminde, işyerinde çalışanlar ile çalıştıranlar arasında pek fark olmadığı gibi aralarında baba-oğul ilişkileri vardır. İşyeri aynı zamanda sanatın ve ahlakın öğretildiği bir okuldur. Burada üretilen mal, belli bir ihtiyacı karşılayacak şekilde kusursuz ve tam olarak üretilir. Emeğin karşılığı çalışanının alın teri kurumadan ödenir. İşyerlerinde çalışan ve çalıştıranlar dayanışma içerisindedir. Bu uygulama emek ve sermaye’nin barışık olduğu bir model oluşturur.
Günümüzde
toplam kalite, müşteri beklentileri, tüketici korunması, standart
üretim gibi kavramların önemi yeni yeni anlaşılmaya başlanmıştır. Bugün
kaliteli üretim için başvurulan ve Toplam Kalite Yönetimi dediğimiz
tedbirlerle tüketicinin daha ucuz, daha kaliteli mal alma imkânı
doğmuştur. Ahilik sisteminde bir malın üretimden tüketicinin eline
geçene kadar üretimin her safhası bütün çalışanların sorumluluğu
altındadır. Çıraklar, kalfalar ve ustalar hep birlikte malın
kalitesinden sorumludur. Ayrıca oto kontrol sistemi ile malın kalitesi
sürekli denetlenir. Bugün de toplam kalite yönetimi kapsamında kalitede
mükemmellik, verimlilik, hatasız üretim, kalite güvenliği, ülke ve
uluslararası standartlara uyum, ISO 9001, tüketiciye cevap verme hattı,
tüketici tatmini gibi konular henüz yeni yeni işyerlerinde gündeme
gelmeye başlamıştır. Üretime katılan her kademedeki personelin eğitimi,
işletme içi tüm personelden faydalanma, tam kapasite çalışma gibi
tedbirler yanında işyerinde her türlü üretim ve hizmetlerden işyeri
çalışanları sorumlu 4 tutulmaktadır.
Ahilik
düşüncesinin kurduğu Ahi Birlikleri’ni batıdaki ve doğudaki benzer
teşkilatlardan ayıran özellik, din adamlarının da devlet adamlarının da
Ahiler üzerinde herhangi bir etkisinin olmayışıdır. Bunun sonucu olarak
Ahilik sivil toplum kuruluşlarının en eski bir modelidir. Ahiler, daima
toplum yararına hizmet yapmışlardır.
Bugün
görülen bazı sivil toplum kuruluşları gibi halkı bölmemişler, halka ve
topluma zararlı faaliyetlerde bulunarak, yalnız kendi üyelerinin
menfaatini korumamışlardır. Bugün sivil toplum kavramı, demokrasinin
vazgeçilmez bir unsuru olarak kabul edilmekte ve resmi otoritenin
karşıtı bir örgütlenme olarak algılanmaktadır. Devlete karşı gelmek,
devletin kurumlarını tahrip edenlerden yana gözükmek, sırf demokrat
gözükmek için bu kurumlara destek vermek Ahiliğe ters düşer.
Devlet
olmaz ise sivil toplum kuruluşunun da olamayacağını bilmemek en büyük
cehalettir. Sivil toplum kuruluşlarının görevi halkın ihtiyacı ve
mutluluğu için devletle beraber devlete yol gösterici olmaktır.
Ahilerin kendi üyeleri ile devlet ve toplumdaki fertler arasındaki ilişkilerde daima “demokratik ve laik” anlayış hâkim olmuştur. Ahiler seçmede, seçilmede ve idarede tamamen demokratik bir sistem içinde yaşarlardı. Keyfilik, şahsi ihtiras ve emellere kesinlikle yer verilmezdi. Teşkilatın hak ve adalet ölçülerine riayet ederek toplumda saygın bir yer kazandıkları ve topluma hizmette kusur etmedikleri, devletle halk arasındaki koordinasyonu sağladıkları için, Ahi başkanı devlet başkanının ayağına gitmemiş, devlet başkanı Ahinin ayağına gelmiştir.
Ahilerin kendi üyeleri ile devlet ve toplumdaki fertler arasındaki ilişkilerde daima “demokratik ve laik” anlayış hâkim olmuştur. Ahiler seçmede, seçilmede ve idarede tamamen demokratik bir sistem içinde yaşarlardı. Keyfilik, şahsi ihtiras ve emellere kesinlikle yer verilmezdi. Teşkilatın hak ve adalet ölçülerine riayet ederek toplumda saygın bir yer kazandıkları ve topluma hizmette kusur etmedikleri, devletle halk arasındaki koordinasyonu sağladıkları için, Ahi başkanı devlet başkanının ayağına gitmemiş, devlet başkanı Ahinin ayağına gelmiştir.
Fransa’da,
otoriter yapıyı yumuşatmak ve yönetimle vatandaş arasındaki ilişkileri
iyileştirmek üzere on beş yıl önce kurulan “Ombudsmanlık” kurumu Avrupa
Birliği anlaşmasında ele alınmıştır. Topluluk üyesi ülke vatandaşlarının
yeni sisteme entegrasyonunda otorite ile halk arasında doğacak
anlaşmazlıklarda arabulucu rolü oynamak, ortaklık kurumları arasında
güven ilişkilerini güçlendirmek, ayrıca vatandaşın şikâyetlerini 5 kabul
ederek ortaklık kurumlarının demokratik işlemesini sağlamak amacı ile
“Avrupa Ombudsmanı” kurulmuştur.
Bu
kurum aslında 1809 yılında yöneticiler ve yargıçlar hakkında yasal
soruşturma yapmak üzere İsveç’te kurulan Ombudsmanlık kurumunun bir
devamıdır. Dünyamızda yaklaşık yüz yıl önce kurulan ve Avrupa Birliği’ne
örnek bir kurum olarak yaşatılan, bizim de belki her şeyde olduğu gibi
kötü bir taktikçilikle Avrupa’da var diye hemen bu senenin başında ithal
ettiğimiz bu kurumun daha orijinalinin yeni yüz yıl önceki Ahilik
sisteminde mevcut olduğunu bilmiyoruz.
Almanya’nın
kalkınmasında, Sanayi üretim birliklerinin önemli rolü olduğu, bu
birliklerin eğitim ve teknik eğitime büyük önem vermelerinden,
araştırmalarla elde edilen buluşların üretime uygulanmasından,
bankaların bütün kaynakların sanayi emrine verilmesi ve devletin,
yönetici yüksek memurlarının bu birlikleri desteklemesi sayesinde
Ortaçağ geriliğinden kurtularak kısa zamanda büyük ve zengin bir ülke
haline geldiği bilinmektedir. Benzer uygulama Osmanlı’daki Ahi Üretim
Birlikleri’ndeki eğitim sistemine, orta sandıklarını sanayi emrinde
kredi kuruluşu olarak hizmet verilmesine benzemektedir. Nitekim
Almanya’ya Sanayi Birliklerini tetkik için giden bir heyetimizin Alman
kalkınmasının sırrının ne olduğuna dair sorusuna bir yetkilinin cevabı
“Siz buraya boşuna gelmişsiniz. Eğer dört yüz yıl önceki Osmanlı’daki
Ahi Üretim Birliklerini incelemiş olsaydınız, bizim nasıl kalkındığımızı
öğrenirdiniz.” olmuştur.
Gazeteci
Yazar Hasan Pulur’un 21.08.1992 tarihinde Olaylar ve İnsanlar köşesinde
“Almanların mesleki eğitim sistemlerine yüzyıl önce, Osmanlı’daki
Ahilik sistemini örnek aldıklarını” yazmıştır.
Japon sanayileşmesi, vazife şuur’u ve iş ahlakının samurayların geleneksel değerleri ve Konfüçyüs’ün felsefesine dayandırılması sonucu elde edilen başarılarla gerçekleşmiştir.
Japon sanayileşmesi, vazife şuur’u ve iş ahlakının samurayların geleneksel değerleri ve Konfüçyüs’ün felsefesine dayandırılması sonucu elde edilen başarılarla gerçekleşmiştir.
Japon
Sanayi Birlikleri, Alman Sanayi Grupları Birlikleri’nin sistemini
alarak kendi gelenekleri ile birleştirmek suretiyle kalkınmışlardır.
Aynen Alman Sanayi Birlikleri’nde 6 olduğu gibi gençleri sıkı bir iş
disiplini ve güçlü bir ahlak eğitim vererek yetiştirmişlerdir.
Japonya’da
işçi işveren arasındaki münasebetler aynı ailenin iki ferdi arasındaki
münasebete benzer. Birbirine saygılı ve dayanışma içerisindedirler.
İşyerinde tam dürüstlük, ahlaklılık ve özveri ile çalışmak her Japon
gencinin ideali olmuştur. Ülkesi için çalışmayı her şeyin üstünde gören
bu zihniyet Japon kalkınmasının en önemli dinamiği olmuştur. Bu bilgiler
ışığında Japonların kalkınmasında, Ahiliğin temel kaidelerini oluşturan
benzer değerler etkili olmuştur diyebiliriz.
Ülkemizde
yeni yeni kurumsallaşan Rekabet Kurulu, Patent Enstitüsü, Kosgeb,
Reklâm Kurulu yanında Ticaret ve Sanayi Odaları, İşçi ve İşveren
Sendikaları, Kooperatifler, Esnaf Odaları, Belediye, Bağ-Kur gibi sosyal
hizmet veren kurumlar Ahilik sisteminden günümüze yansıyan
kuruluşlardır.
2000′li
yılları yaşadığımız şu günlerde, Ahiliğin ahlak ve çalışmaya ait
prensipleri kısaca Ahilik felsefesi, dünyamızda ilerleyen toplumların
modeli olacaktır. Bu görüş bir kehanet değildir. Bugün nasıl ki
kalkınmış birçok ülkede Ahilik prensiplerinin izlerini görüyorsak, yarın
da ilerlemiş toplumların yükselmesinde Ahilik ilkelerinin, önemli rol
oynadığı görülecektir.
Tüm çalışan esnafımızın Ahilik Haftasını www.memocal.com sitesi olarak candan kutlar, hayırlı kazançlar dileriz.
Etiket : belirli günler ve haftalar çizelgesi,belirli günler ve haftalar 2010,belirli günler ve haftalar kitabı
belirli günler ve haftalar şiirleri,belirli günler ve haftalar 2011,belirli günler ve haftalar 2012
belirli günler ve haftalar şiirleri,belirli günler ve haftalar 2011,belirli günler ve haftalar 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder