Kuvva-i Milliye nedir?
ilk silahli direnis, kuva i milliye nedir, kuvai milliye nedir, kuvay i milliye nedir, kuvayi milliye nedir,
Kuvayımilliye
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Git ve: kullan, ara
Kuvayımilliye (günümüz Türkçesi ile Ulusal Güçler), Anadolu'nun Yunan,
İngiliz, Fransız, İtalyan birliklerince işgal edildiği ve Mondros
Mütarekesi ile ağır koşulların dayatıldığı dönemde çeşitli yörelerde
Osmanlı ordusunun silahlarının alınıp dağıtıldığı günlerde doğan bir
milli direniş örgütlerine verilen isimdir. Kuvayımilliye, Kurtuluş
Savaşı'nın ilk savunma kuruluşudur.
İlk Kuvayımilliye kıvılcımı (ilk silahlı direniş) Güney Cephesi'nde
Dörtyol'da 19 Aralık 1918’de Fransızlara karşı başlamıştır. Bunun en
önemli nedeni, Fransızların işgallerine Ermenileri ortak etmeleridir.
İkinci etkili silahlı direniş hareketi (örgütlü ilk Kuvayımilliye
hareketi) İzmir'in işgalinden sonra; Kuvayımilliye hareketini, yurtsever
bazı subaylar halkı örgütleyerek Ege Bölgesi'nde resmen
başlatmışlardır. Batı Anadolu'daki Kuvayımilliye birlikleri düzenli ordu
kuruluncaya kadar geçen sürede Yunan birliklerine karşı vur kaç taktiği
ile savaşmıştır. Güney Cephesinde (Adana, Maraş, Antep ve Urfa)
Kurtuluş Savaşını düzenli ve disiplinli Kuvayımilliye birlikleri
yapmıştır.
Yerel sivil örgütlenmeler, çeteler olarak ortaya çıkan Kuvayımilliye,
düzenli ordulardan oluşan işgalci güçlere karşı, bugünkü deyimiyle bir
gerilla savaşı uygulamıştır. İlk direniş olayları Güneydoğu Bölgesi'nde
Fransızlara karşı görülmüşse de, örgütlü direniş İzmir'in düşmanca ele
geçirilmesinden sonra Ege Bölgesi'nde Kuvayımilliye olarak başlamış ve
bağımsız yerel örgütlenmeler olarak yayılmıştır. Bölgesel kuruluşlar,
daha sonra TBMM'nin kurulması ile birleştirilmiş ve I. İnönü Savaşı
sırasında da düzenli orduya dönüşmüştür.
Kuvayımilliye'nin amaçlarının başında hiçbir devletin ve ulusun
egemenliğini kabul etmeyerek, Türk Milletinin kendi bayrağı altında
yaşama hakkını ve bağımsızlığını oluşturmak gelmiştir.
Mustafa Kemal Paşa Kuvayımilliye'nin kuruluşunu şöyle açıklar:
“
Hükümet merkezi, düşmanların şiddetli çemberi içindeydi. Siyasal ve
askerî bir çember vardı. İşte böyle bir çember içinde yurdu savunacak,
ulusun ve devletin bağımsızlığını koruyacak kuvvetlere emrediyorlardı.
Bu biçimde yapılan emirlerle, devlet ve ulusun araçları temel
görevlerini yapamıyorlardı. Yapamazlardı da. Bu araçları savunmanın
birincisi olan ordu da, 'ordu' adını korumakla birlikte, elbette temel
görevini yerine getirmekten yoksundu. İşte bunun içindir ki yurdu
savunmak ve korumak olan temel görevi yerine getirmek, doğrudan doğruya,
ulusun kendisine kalıyor. Buna kuva-yi milliye diyoruz...
”
Kuvayımilliye'nin ortaya çıkmasının nedenleri [değiştir]
* Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması
* Mondros Ateşkes Anlaşması uyarınca Türk ordusunun terhis edilmesi
* İtilaf Devletleri’nin Mondros Ateşkes Anlaşması’nın hükümlerini
tek taraflı uygulayarak savunmasız kalan Anadolu’yu yer yer işgal
etmeleri
* İşgalcilerin halka zulmetmesi
* Osmanlı hükümetinin Türk halkının can ve mal güvenliğini koruyamaması
* Halkın milliyetçi bilince sahip olması
Kuvayımilliye'nin sağladığı faydalar ve özellikleri [değiştir]
* Milli Mücadele’nin ilk silahlı direniş gücü olmuşlardır.
* Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra Anadolu’nun işgali üzerine başlayan bölgesel hareketlerdir.
* Kuvayımilliye birlikleri arasında ilişki az olup, kendi
bölgelerini kurtarmaya çalışmışlardır. Tek bir merkeze bağlı
değillerdir.
* Mondros Ateşkes Antlaşması ile terhis edilen askerler de bu harekete katılmışlardır.
* İşgalci güçlere büyük zararlar vermiştir.
* Düşmanın ilerlemesi yavaşlatmıştır. Yunan ordularının Anadolu’da
rahatça ilerlemelerini engellemişlerdir. Türk köylerini Rum ve Ermeni
çetelerinin saldırılarına karşı korumuşlardır.
* Halka moral vermiş ve ulusal bilincin gelişmesine katkı sağlamıştır.
* Düzenli ordu kuruluncaya kadar halkı korumuştur.
* TBMM'ye karşı başlayan iç ayaklanmaların bastırılmasında çok önemli fayda sağlamıştır.
* Kurtuluş Savaşı'nın örgütlenmesi için zaman kazandırmıştır.
* Düzenli ordunun kurulması ve teşkilatlanması ortam oluşturmuştur.
* Kuvayımilliye, düzenli ordular kuruluncaya kadar TBMM'ye zaman
kazandırmış ve ülkede TBMM'nin hâkim ve tek güç haline gelmesine ortam
hazırlamıştır.
* Kuvayımilliye daha sonra kaldırılarak Düzenli Ordu kurulmuştur (8 Ekim 1920). '
Kuvayımilliye'nin dağılmasının nedenleri [değiştir]
* Askerlik tekniğini yeteri kadar iyi bilmemeleri, dağınık, düzensiz olarak mücadele etmeleri.
* Düzenli düşman ordularını durduracak güçten yoksun olmaları.
* İşgalleri kesin olarak durduramamaları
* Hukuk devleti anlayışına ters davranarak suçlu gördüklerini kendileri cezalandırmaları
* Anadolu’nun kesin olarak işgallerden kurtarılmak istenmesi
Düzenli orduya geçildiği sırada bazı Kuvayımilliyeciler isyan etmiştir.
Demirci Mehmet Efe Ayaklanması I.İnönü Savaşı'ndan önce, Çerkez Ethem
Ayaklanması ise I.İnönü Savaşı'ndan sonra bastırılmıştır.
GÜNEY CEPHESİ
Mondros Ateşkes'inden sonra İngilizler ve Fransızlar, haklı bir
gerekçeleri olmamalarına rağmen, antlaşma hükümlerine aykırı olarak
çeşitli yerleri işgale başladılar. Birinci Dünya Savaşı içinde
imzaladıkları gizli antlaşmalar doğrultusunda Güney Anadolu'da da
İngiliz ve Fransız işgalleri başladı. 3 Kasım 1918'de Musul ve 9
Kasım'da da İskenderun'u işgal eden İngilizler, bu haksızlıklarını daha
da genişlettiler. 6 Aralık'ta Kilis'i işgal ettiler. İngiliz
birliklerindeki Hintli Müslüman askerlerin, üzgün Türk halkını sevgiyle
selamlamaları İngiliz subayları ve Ermenileri kızdırdı. Burada resmi
binaları işgal eden İngilizler, lise binasına da yerleşince eğitim
durdu. Bütün haberleşmeye el koyan İngilizler Kilis'in dışla ilişkisini
kestiler. Halkın elindeki yiyecek maddelerini kendilerinin
belirledikleri fiyattan zorla aldılar. Silahları toplamaya başladılar.
İngilizler, önemli bir ticaret merkezi olan Antep'i de 17 Aralık 1918'
de işgal ettiler. Bu işgali Ateşkes'in 7. maddesi gereğince yaptıklarını
ileri süren İngilizler'in Antep'i işgali buradaki Ermenilerin
şımarmalarına ve taşkınlıklarına yol açtı. Şehrin resmi binalarını ele
geçiren İngilizler, aydınları ve ileri gelenleri uydurma bahanelerle
Mısır'a sürdüler. Ermeni tehciri suçlamalarıyla bir çok Türk'e işkence
yapıldı. Silah toplamaya başladılar. Buna karşılık Ermeniler'e silah
dağıtıyorlardı. Bu durum karşısında Antepliler miting yaptılar ve
"Cemiyet-i İslamiye" adında bir dernek kurdular.
İngilizler 22 Subat 1919'da Maraş'ı ve 24 Mart 1919'da Urfa'yı yine aynı
uydurma bahanelerle işgal ettiler. Her girdikleri yerde Ermenilerle
yakın ilişki kurup Türklere karşı onur kırıcı, zalimce işlemler
yaptılar. Türk halkının ileri gelenleri asılsız suçlamalarla
tutuklanarak sürgün ediliyor ve böylece, başsız kalan halkın
direnmeyeceği zan ediliyordu.
Özellikle Ermenilerin taşkınlıklarının ve Türkler'e yaptıkları
kötülüklerin tepkilerine karşı önlemlerini ve baskılarını çoğalttılar.
Diğer yandan Diyarbakır bölgesinde de sürekli olarak zararlı
propogandalar yapıyorlardı. Bu yörede Kürtçülük hareketini destekleyip
İngiliz-Fransız güdümünde Kürdistan kurmak istiyorlardı. Bu sebeple bazı
aşiretleri elde etmişlerdi. İngiliz Binbaşısı Nowel bu yöredeki
Kürtçülük hareketlerini destekliyor, örgütlüyor, para yardımı yapıyor ve
bağımsızlık vaadleriyle aldatıyordu.
Fransızlar ise 21 Ocak 1919'da, Mersin Osmaniye ve Adana'yı işgale
başladılar. Onların gelişiyle birlikte Ermeniler taşkınlıklara
başladılar. Fransızlar burada Ermeni nüfusunun çoğalması için
Ermenilerin gelmesini teşvik ettiler. Adana yöresinde jandarma
birliklerini düzenlemek bahanesiyle jandarma birliklerini Ermenilerden
kurdular. Ermenilerin her çeşit kötülüğüne göz yumarken Türkerin ileri
gelenlerini görev başından uzaklaştırdılar. Önemli komutanlarını halkı
kışkırtıyor iddiaları ile Suriye'deki esir kamplarına gönderdiler. Bu
haksızlıklar kaışısında halk çeşitli yerlerde silaha sarılarak
Ermenilere ve Fransızlara karşı canını, namusunu ve malını korumaya
başladı. Bu olaylar üzerine bir Amerikan soruşturma kurulu Adana'ya
gelerek çeşitli ırk ve dinlere mensup ileri gelenlere Adana'nın idaresi
hakkında fikirlerini sordu. Amerika, bölgenin kendi mandasında kalmasını
istediyse de Kongre buna yanaşmadı. Burada nüfusun çoğunluğunu Türkler
oluşturuyordu. Ermeniler ise ancak % 20 kadardılar.
İngiltere ve Fransa Orta Doğu konusunda 15 Eylül 1919 tarihinde
aralarında yeni bir antlaşma yaptılar ve Orta Doğu'yu "Manda" sistemi
ile paylaştılar. Buna göre Irak ve Filistin ingiliz Mandasına, Suriye ve
Lübnan Fransız mandasına bırakıldı. Dolayısıyla Antep, Maraş, Urfa
Fransa'ya kalıyordu. Bu antlaşmaların sonunda İngilizler, 29 Ekim 1919
da Kilis'i, 30 Ekim'de Maraş'ı ve Urfa'yı ve 5 Kasım 1919'da da Antep'i
Fransızlar'a devrettiler Fransızlar bu şehirlere geldikleri günden
itibaren Türkler'e karşı baskı ve şiddete başvurdular. Ermenilerden
kurdukları birlikleri de beraberlerinde getirerek, onların her çeşit
kötülüğü yapmalarına göz yumdular. Yöreyi işgal eden Fransız komutan
Türk halka bir bildiri yayınladı. Bu bildirinin hükümleri Fransızlar'ın
nasıl bir tutum içinde olduklarını yorum yapmaya gerek bırakmayacak bir
biçimde ortaya koyuyordu:
1- Ne için taşıdığını tahkikata bile lüzum görmeksizin üzerlerinde revolver bulunan bir adamın kurşuna dizilmesi
2- Kargaşalık çıktığında ölen veya yaralanan Fransız askerine karşılık,
yerli halktan iki adamın kurşuna dizilmesi ve bunların kur'a ile
seçilmesi
3- Bir evden silah atılırsa yakılması
4- Osmanlı Hükümeti memurlarının böyle bir durum ortaya çıkmasında idare
haklarının ve hakimiyetlerinin iskatı ve sokaklarının mitralyöz, bomba
ve gazlı mermilerle ateş altına alınması.
Antep'te Türk bayrakları indirtilerek yerlerine Fransız bayrakları
çekildi. Türk kadınlarının çarşaflarının yırtılması, yüzlerinin zorla
açılması gibi çirkin olaylar yaratan işgal kuvvetleri, direnen Türkleri
de öldürüyorlardı. Ermenilerin taşkınlıklarının olayları büyüteceğini
gören Fransızlar, Ermeni taburunun yerine Cezayir taburunu getirdilerse
de artık durum değişmedi. Türk Ulusu'nun sabrı taştı.
KUVA-YI MİLLİYE'NİN KURULUŞU
M. Kemal Paşa'nın Anadolu'ya geçmesinden sonra, 8 Ağustos 1919'da
yayınlanan bir bildiri ile, memleketi haksız yere işgal eden İtilaf
Devletleri'ne karşı, Türk bağımsızlığını korumak için, ulusal
kuvvetlerin kurulması ulusun kendi iradesiyle egemenliğine sahip çıkması
duyuruldu. Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür ilkesi ile yeni
Türk vatanının sınırları belirtilmeye çalışılıyordu. Sivas Kongresi tüm
ülkeyi bir inanç ve otorite altında toplarken, Güney Cephesi de Ali Fuat
Paşa'nın komutasına verildi. Daha sonra 29 Haziran 1920'de cephe, İran
sınırından Fırat Nehri'ne kadar Elcezire Cephesi ve Fırat'tan Antalya'ya
kadar Adana Cephesi Komutanlıkları olarak ikiye bölündü.
Fransızların bu bölgeyi işgal etmesi üzerine her yerde halkın
girişimiyle ulusal birlikler kurulmaya ve düşmana karşı silahlı
mücadeleye başlandı. Sivas Kongresi'nden sonra da bu kuvvetlerin başına
M. Kemal Paşa tarafından komutanlar atandı. Topçu Kemal Bey "Doğan"
takma adıyla, piyade yüzbaşısı Osman Bey "Tufan" takma adıyla, yüzbaşı
Ratip Bey "Sinan Paşa" takma adıyla Adana Cephesi'nde büyük hizmetler
yaptılar. Güney Kuva-yı Milliyesi, gerçek anlamda bir halk hareketiydi.
Eşkiya, çeteler ve zorbalar Kuva-yı Milliye'ye katılmadılar. Kuva-yı
Milliye yalnız vatanseverlik ve Türklük duygusuna dayanıyordu.
Fransızlara karşı Suriye'de kurulan Arap Ulusal Hareketi, Türkiye'nin
güney cephesinin yükünü hafifletti. Fransızlar hem Suriye'de hem de
Güney Doğu Anadolu'da savaşmak zorunda kaldılar. M. Kemal Türk-Arap
işbirliğini sağlamak, Fansızlara karşı birlikte savaşılmasını teşvik
ettiyse de Faysal buna yanaşmadı. Fakat yine de Türkiye ile anlaşmak
isteyenler vardı. Özellikle, daha önce Türk ordusunda yetişmiş olan Arap
subaylar Türkiye ile işbirliğinden yanaydılar. Bu ilişki Fransızları
çok endişelendiriyordu .
Güney Cephesi'nde Kuva-yı Milliye'nin kurulmasından sonra Fransızlara karşı şu savaşlar yapıldı.
1- Maraş Savunması : 20 Ocak-10 Şubat 1920
2- Urfa Savunması : 9 Şubat-11 Nisan 1920
3- Antep Savunması : 1 Nisan 1920-8 Şubat 1921
4- Adana Savunması : 21 Ocak 1920-20 Ekim 1921
MARAŞ SAVUNMASI
İşgal ettikleri Güney Anadolu şehirlerinde Ermenilerle birlikte Türk
halkına karşı zulüm yapan ve onur kırıcı davranışlarda bulunan
Franszlar, Türk Ulusu'nun er geç ayaklanacağını bildikleri için daha
Ocak 1920 başından itibaren Maraş'a yeni birlikler getirmeye başladılar.
Bu kuvvetler Türk saldırılarıyla yıpratılmaya başlandı. Fakat
Fransızların yolları üzerinde Türk köylerinde ırza tecavüze kadar varan
saldırıları Türk halkını topluca direnişe itti. 20 Ocak 1920 tarihinde
Maraş'ın ileri gelenlerini tutuklamaya ve hükümet binasını işgale
başlayan Fransız birliklerine halk ateş açtı ve onları geri püskürttü.
Fransız birlikleri şehri yoğun top ateşine tuttular. Fransız ve
Ermeniler tarafından bir kale gibi korunan ve cephanelik haline
getirilmiş olan kilise, 200 Türk mücahidinin saldırısı ile ele geçti.
Maraş'ta silahlı halk direnişinin başlaması üzerine M. Kemal Paşa 24
Ocak tarihinde bir bildiri yayınlayarak, Suriye'de bulunan Arap direniş
kuvvetleri ile Türk direniş gücünün birlikte hareket ederek Fransızları
iki ateş arasına alıp ezebileceğini belirtti. Kuva-yı Milliye
komutanlarından, Fransızlara, Türk topraklarını terketmeleri için bir
nota vermelerini istedi. Bu bölgede, Adana dahil 10.000 Fransız askeri
bulunuyordu. Fransızların yeni kuvvetler getirmesi olasılığına karşı da
gerilla savaşı yapılmasını ve Kolordu'ya da Fransızlara karşı savunması
için gereken emir verildi. Yeni kuvvetler getiren Fransızlar karşısında
Türk direnişi, bütün şiddetiyle yılmadan sürdü. Maraş halkı ellerinde
yeterli silah, cephane, yiyecek ve ilaç olmadığı için, soğuk kış
şartlarında en moden silahlarla donatılmış Fransız birlikleri karşısında
son güçlerini kullanıyorlardı. Fakat Fransızların da durumu iyi
değildi. Güneyde Araplar da Fransızlara saldırmaya başlamışlardı. Bir
aşiret de Fransızlar'a doğru ilerliyordu. Türk ulusal kuvvetleri de 8-9
Şubat'ta Urfa'ya girdi. Fransızlar, İngilizler aracılığı ile M. Kemal
Paşa'ya başvurarak isteklerini öğrenmek istediler. M. Kemal Paşa,
Heyet-i Temsiliye adına vardiği yanıtta, herşeyden önce Fransızların
Kilikya, Maraş, Antep ve Urfa'yı boşaltmaları gerektiğini bildirdi.
Diğer yandan da 11 Şubat'ta, Adana, Pozantı ve Maraş'taki ulusal
kuvvetlere taarruz emrini verdi. Bütün yöredeki Türk halkının
Fransızlara karşı ayaklanmasını ve Fransızların Türk topraklarını terke
zorlamasını istedi. Fransızlar da bu sırada Maraş'ı terke karar
Yerdiler. 10-11 Şubat 1920'de Maraş'tan ayrılan Fransız birlikleri
İslahiye'ye doğru kaçtılar. Yolda Türk saldırılarına uğrayan Fransızlar
200 kayıp daha verdiler. Maraş savaşında Fransız kaylpları
küçümsenmeyecek kadar çok oldu. Bu yenilgi Fransızların moralini çok
bozdu.
Benzer Bilgiler : ilk silahli direnis,
kuva i milliye nedir,
kuvai milliye nedir,
kuvay i milliye nedir,
kuvayi milliye nedir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder